Doğal Sit Alanlarına Göz Diken İktidar
Kerem Kurumlu, Kimya (BA) 1999
Kerem Kurumlu, Kimya (BA) 1999
Boğaziçi Üniversitesi ve Yakın Çevresi Doğal Sit Alanı’nın koruma statüsü yakın zaman önce değiştirildi. Bu ne ifade ediyor? İktidarın sit alanlarına yaklaşımı ve uygulamaları nelerdir?

2003’te Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirildiğinde doğal ve kültürel değerlerin turizm sektörüne kurban edileceği endişeleri artmıştı. Ardından doğal sit alanları Kültür Bakanlığı'nın korumasından çıkarılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlandı. Öncesinde birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak tanımlanan doğal sit alanları farklı bir terminoloji ile 2016’da yeniden düzenlendi:
A- Kesin Korunacak Hassas Alan
B- Nitelikli Doğal Koruma Alanı
C- Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı
Dönemin Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Kemalettin Tekinsoy, “Turizm sektörünün dar bir alanda boğulmaması için düzenlemeler yaptık, gelecek nesillere sağlıklı aktarımlar için bilimsel kriterler ışığında Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projelerini (ETBAR) devreye sokuyoruz” açıklamasını yaptı. Türkiye, Tuz Gölü’yle birlikte 22 bölgeye ayrıldı. Bakanlık sit alanlarının yeniden derecelendirilmesi için “devreye sokulan” Ekolojik Temelli Bilimsel Raporları kendi kurullarında hazırlatmayıp, özel şirketlere ihale etti. Özel şirketlerin bir ekolog ile birlikte kuş, memeli, botanik, omurgasız, sürüngen uzmanları, hidrojeolog, peyzaj mimarı, harita mühendisi, Coğrafi Bilgi Sistemi sertifikalı uzmanların olduğu 11 kişiden oluşan bir ekip kurması ve bu ekibin doğal sit alanlarını dört mevsim izlemesi şart koşuldu. Raporların bu gözlemlerin ışığında hazırlanması istenildi.
Tuz Gölü hariç toplamda 21 bölgenin ETBAR raporları Çevre Bakanlığı’na teslim edildi. Oynanan oyun ise netti: yeniden değerlendirmeye alınan yerlerde birinci derecede olan bazı bölgeler, birinci derecenin karşılığı olan ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’ yapılmayıp, imara ve turizme açılma anlamına gelen ‘Sürdürülebilir Kontrollü Kullanım Alanı’ kapsamı içine alındı.
Yaklaşık 1000’in üzerinde bölgede doğal sit sınırları yeniden belirlendi. Bazı bölgeler için ise “yanlışlıkla sit alanı ilan edilmiş” denildi. Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürü Tekinsoy, “Tüm sit alanları gözden geçirildi. İlk iki kategoride inşaat olmayacak; ama üçüncü kategoride, yani ilk iki kategorinin çevresindeki alanlarda düşük yoğunluklu konut ve turizm tesisine izin verilecek” dedi. Ancak, mesele bununla kalmadı; kamusal ihtiyaç bahanesiyle zaman içerisinde ilk iki kategori içine yeni maddeler eklenerek imarlaşmanın önü daha fazla açıldı.
Doğal sit alanlarını imara açma arsızlığından kamu üniversiteleri de nasibini aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi’nin ardından, sıra Boğaziçi Üniversitesi’ne geldi. 8 Eylül 2021’de, Çevre Bakanlığı Boğaziçi Üniversitesi arazilerinin yeni kategorilerini duyurdu. Ekim 2021’de Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ve mezunları bu duyuruya olan itiraz ve bilgi talep dilekçelerini Çevre İl Müdürlüğü’ne sundular. Gelen olumsuz cevap üzerine, akademisyenler ve mezunlar Çevre Bakanlığı’na dava açtılar.
Arazilerle ilgili davaların kısa sürede çözümlenmesi zor gözüküyor. İzlememiz gereken yollardan biri, bahsi geçen ETBAR raporlarının uygulama ve hazırlama biçimine Türkiye’deki diğer çevre platformları ile iletişimde kalarak itiraz etmek ve dava açmak olabilir.